Meltem’i görmek için
sabırsızlanıyordum. Dün gece onu yurt odasına bıraktığımda pek mutlu
sayılmazdı. Kötü şakalarımı ardarda sıralamak, internette izlediğim komik
videolardan bahsetmek, sınıftakilerin dedikodularını yapmak işe yaramamıştı.
Odama döndüğümde kendimi bu kadar kolay rezil etmiş olmaktan çok onun
mutsuzluğuna çare olamamak üzmüştü beni. Dün geceyi hiç yaşanmamış gibi saymak
ve bugün son kez şansımı denemek için hazırdım. Bugün benim için büyük gün
olacaktı. O ergenlik saçmalıklarından uzakta bir aşka ilk adımımı atacağım çok
büyük bir gün...
Meltem yurt binasının
kapısından çıktığında yüzüme manasız bir gülüş kondurmamak için çok uğraştım. Sırf
hava çok güzel diye pişmiş kelle gibi sırıtmanın alemi yoktu. Kendine güvenen,
hüzünlü ama vakur genci oynamalıydım bugün. Hem bu hüzünlü tavrım onun
mutsuzluğunu paylaştığım anlamına gelecekti. Bir aşka başlarken böyle hesaplar
kitaplar yapmamalı elbette insan, ama Meltem’i ikna etmek kolay değildi.
Şansımın düşük olduğunu iyi bilsem de hatırlamamaya çalışmaktan başka çarem
yoktu. Ben kendine güvenen, hüzünlü ve vakur bir gençtim. Kimse beni böyle
olmadığıma inandıramazdı.
Meltem’in yüzündeyse
dün geceki mutsuzluktan eser yoktu. Neşeli ve heyecanlıydı. Serhat Hoca’ya
ödevleri bırakacağımız için böyleydi, biliyordum. Meltem’in Serhat Hoca’ya aşık
olduğunu bütün sınıf biliyordu zaten. Aslında Meltem o kepçe kulaklı herife
aşık filan değildi. Birçok insan hayatının bir döneminde hayranlık duyduğu
birine aşık olduğu yanılsamasını yaşayabilir. Bu böyle bir yanılsamaydı işte.
Meltem de bunu bir gün mutlaka fark edecekti. Benim bu konuyla hevesimi
kırmamam gerekiyordu. Serhat Hoca’ya ödevleri verdikten sonra Meltem’i
İstinye’deki balıkçıya götürecektim. Boğazda gözlerimizi uzun uzun
dinlendirecek, nefis bir balık yiyecek ve benim en sonunda itiraf ettiğim
aşkımızı yaşamaya başlayacaktık.
Serhat Hoca’nın odasına
girdik. Meltem “Merhaba Hocam, nasılsınız?” dediğinde yüzünde o anda düşüp
bayılacakmış gibi bir ifade vardı. Sözcükler dudaklarını terk ettiği anda sanki
küçük birer uçan balonla havalanıyorlardı. Oysa böylesine güzel bir kızın
dudaklarından havaya uçuşan bu sözcükler odada yalnızca benim başımı
döndürüyordu. Kepçe kulak yapmacık gülümsemesiyle “Hoş geldin benim favori
öğrencim” gibisinden bir şeyler geveledi. Benim varlığım Meltem tarafından
unutulmuş ve Serhat Hoca tarafından zaten hiç fark edilmemişti. Meltem’i
anlıyordum, onun için büyük anlamlar taşıyan şu birkaç dakikayı rezil etmek
istemezdim. Sessizce onları dinledim. Sınav kağıtlarımız hakkında ikimizle
teker teker konuşacaktı. Meltem o sınav için ne kadar çok çalışmıştı. “İnsan
bildiklerini de unutuyor Hocam sizin sınavınızda”, dedi. Yüz yerine doksan
almış olmak eminim onu çok mahcup etmişti. Kağıtlarımıza baktık. Benim kağıdım
hakkında Hoca hiçbir şey söylemedi. Meltem’e ardarda övgüler yağdırdı. İşimiz
bitince ben kapıya yöneldim. Bu kabus sahne bitmek üzereydi. Midemde hafiften
karıncalar gezinmeye başlamıştı. Birazdan onu alıp bu saçma sapan aşk
yanılsamasından kurtaracak ve ona aşkın gerçekte nasıl bir şey olduğunu
gösterecektim.
Ben kapıdan çıktım. Ama
Meltem gelmedi. Dönüp içeri baktığımda Hocanın karşısında öylece duruyordu.
“Bir şey mi söylecektin Meltem?” dedi Hoca. Meltem birkaç saniye hareketsiz bir
şekilde hocaya baktı. Sonra “Ben size aşık oldum Hocam”, dedi. Hoca benim kadar
şaşırmadı. Ne yapacağımı bilemedim. Böyle bir itirafa tanık olmak, istediğim
son şeydi. Başımı öne eğdim. Başını eğmek zorunda olan ben miydim? Bu utanç
verici tabloda ben çerçevenin içinde bile değildim ki! Vazgeçip başımı
kaldırdım. Hocayla göz göze geldik. Gözlerimin içine dik dik bakıyordu. Beni
fark etmişti. Ayağa kalktı. Kapıya doğru yaklaştı ve kapıyı ittirdi. Kapı yavaş
yavaş yüzüme kapanırken gördüğüm son şey Hocanın Meltem’in sırtına dokunan
elleriydi. Galiba bugün benim için büyük bir gün olmayacaktı. Bugün Meltem için
büyük bir gündü. Kendine güvenen, hüzünlü ve vakur biri varsa o da kepçe
kulaktı. Ben bugün sadece İstinye’ye gidip manzarada balık yiyecektim.
1 yorum:
"Sözcükler dudaklarını terk ettiği anda sanki küçük birer uçan balonla havalanıyorlardı"
ne güzel:)
hissettim sanki..
Yorum Gönder