2 Mayıs 2012 Çarşamba 1 yorum

Manzara Düşkünlüğü


Meltem’i görmek için sabırsızlanıyordum. Dün gece onu yurt odasına bıraktığımda pek mutlu sayılmazdı. Kötü şakalarımı ardarda sıralamak, internette izlediğim komik videolardan bahsetmek, sınıftakilerin dedikodularını yapmak işe yaramamıştı. Odama döndüğümde kendimi bu kadar kolay rezil etmiş olmaktan çok onun mutsuzluğuna çare olamamak üzmüştü beni. Dün geceyi hiç yaşanmamış gibi saymak ve bugün son kez şansımı denemek için hazırdım. Bugün benim için büyük gün olacaktı. O ergenlik saçmalıklarından uzakta bir aşka ilk adımımı atacağım çok büyük bir gün...
Meltem yurt binasının kapısından çıktığında yüzüme manasız bir gülüş kondurmamak için çok uğraştım. Sırf hava çok güzel diye pişmiş kelle gibi sırıtmanın alemi yoktu. Kendine güvenen, hüzünlü ama vakur genci oynamalıydım bugün. Hem bu hüzünlü tavrım onun mutsuzluğunu paylaştığım anlamına gelecekti. Bir aşka başlarken böyle hesaplar kitaplar yapmamalı elbette insan, ama Meltem’i ikna etmek kolay değildi. Şansımın düşük olduğunu iyi bilsem de hatırlamamaya çalışmaktan başka çarem yoktu. Ben kendine güvenen, hüzünlü ve vakur bir gençtim. Kimse beni böyle olmadığıma inandıramazdı.
Meltem’in yüzündeyse dün geceki mutsuzluktan eser yoktu. Neşeli ve heyecanlıydı. Serhat Hoca’ya ödevleri bırakacağımız için böyleydi, biliyordum. Meltem’in Serhat Hoca’ya aşık olduğunu bütün sınıf biliyordu zaten. Aslında Meltem o kepçe kulaklı herife aşık filan değildi. Birçok insan hayatının bir döneminde hayranlık duyduğu birine aşık olduğu yanılsamasını yaşayabilir. Bu böyle bir yanılsamaydı işte. Meltem de bunu bir gün mutlaka fark edecekti. Benim bu konuyla hevesimi kırmamam gerekiyordu. Serhat Hoca’ya ödevleri verdikten sonra Meltem’i İstinye’deki balıkçıya götürecektim. Boğazda gözlerimizi uzun uzun dinlendirecek, nefis bir balık yiyecek ve benim en sonunda itiraf ettiğim aşkımızı yaşamaya başlayacaktık.
Serhat Hoca’nın odasına girdik. Meltem “Merhaba Hocam, nasılsınız?” dediğinde yüzünde o anda düşüp bayılacakmış gibi bir ifade vardı. Sözcükler dudaklarını terk ettiği anda sanki küçük birer uçan balonla havalanıyorlardı. Oysa böylesine güzel bir kızın dudaklarından havaya uçuşan bu sözcükler odada yalnızca benim başımı döndürüyordu. Kepçe kulak yapmacık gülümsemesiyle “Hoş geldin benim favori öğrencim” gibisinden bir şeyler geveledi. Benim varlığım Meltem tarafından unutulmuş ve Serhat Hoca tarafından zaten hiç fark edilmemişti. Meltem’i anlıyordum, onun için büyük anlamlar taşıyan şu birkaç dakikayı rezil etmek istemezdim. Sessizce onları dinledim. Sınav kağıtlarımız hakkında ikimizle teker teker konuşacaktı. Meltem o sınav için ne kadar çok çalışmıştı. “İnsan bildiklerini de unutuyor Hocam sizin sınavınızda”, dedi. Yüz yerine doksan almış olmak eminim onu çok mahcup etmişti. Kağıtlarımıza baktık. Benim kağıdım hakkında Hoca hiçbir şey söylemedi. Meltem’e ardarda övgüler yağdırdı. İşimiz bitince ben kapıya yöneldim. Bu kabus sahne bitmek üzereydi. Midemde hafiften karıncalar gezinmeye başlamıştı. Birazdan onu alıp bu saçma sapan aşk yanılsamasından kurtaracak ve ona aşkın gerçekte nasıl bir şey olduğunu gösterecektim.
Ben kapıdan çıktım. Ama Meltem gelmedi. Dönüp içeri baktığımda Hocanın karşısında öylece duruyordu. “Bir şey mi söylecektin Meltem?” dedi Hoca. Meltem birkaç saniye hareketsiz bir şekilde hocaya baktı. Sonra “Ben size aşık oldum Hocam”, dedi. Hoca benim kadar şaşırmadı. Ne yapacağımı bilemedim. Böyle bir itirafa tanık olmak, istediğim son şeydi. Başımı öne eğdim. Başını eğmek zorunda olan ben miydim? Bu utanç verici tabloda ben çerçevenin içinde bile değildim ki! Vazgeçip başımı kaldırdım. Hocayla göz göze geldik. Gözlerimin içine dik dik bakıyordu. Beni fark etmişti. Ayağa kalktı. Kapıya doğru yaklaştı ve kapıyı ittirdi. Kapı yavaş yavaş yüzüme kapanırken gördüğüm son şey Hocanın Meltem’in sırtına dokunan elleriydi. Galiba bugün benim için büyük bir gün olmayacaktı. Bugün Meltem için büyük bir gündü. Kendine güvenen, hüzünlü ve vakur biri varsa o da kepçe kulaktı. Ben bugün sadece İstinye’ye gidip manzarada balık yiyecektim.
 
;