13 Şubat 2013 Çarşamba

Bir Yazar Ne Zaman Ölür?




"Kelimelerin ağzından çıkıp bana doğru gelirken eriyip buharlaşmasını izliyorum. İyi ki. Kelimeler öldürür bu zayıf bedeni."


Kitabın arkasındaki "Alışılmadık bir Gülsoy kitabı bu..." cümlesi başta küçük bir ön yargı yaratıyor ancak roman daha en başından yazarın izlerini belli ediyor. Murat Gülsoy kelimeleri ustaca birleştiren, parçaları en doğru bütüne dönüştüren bir yazar. Alışılmadık olansa bu kez bütünü parçalara bölen ve kelimeleri birleştirememenin ustalığını gösteren bir romanla karşımıza çıkması.


Her bölüm kahramanın sarı kağıtları ve bütün kitabın bir sonu vurgulaması gibi her son cümle bir başlık. Biçimsel olarak kitabın vitrininde ilk olarak bu çarpıyor göze. Ancak ilerledikçe romanın gerçek sihri ortaya çıkıyor. Okuyucu her şeyi unutan adamın gözünden görüp onun bildiğinden, hatırladığından ötesine gidiyor. Roman kahramanını hapsedip okuyucusunu azad ediyor belki başka bir deyişle.


Benim için kitabın duygusal zemini, bir yazarın geçmişini unutması ve birilerinin bu geçmişi kendilerine göre yeniden inşa ediyor olma ihtimalinin ağır endişesi. Birileri onun kelimelerini alıyor ve yazarın kendi cisminden başka bir dünyanın cisimlerini yaratıyor. Bu birileri belki maden işçileri, belki kendi dilindeki kadın belki de yazarın mürekkebini enjektöre akıtan hemşire. Tam bu noktada roman bir Murat Gülsoy romanı olduğunu hatırlatıyor. Bir yazar var ancak kanı siyah ve mürekkepten... Bu yazar olsa olsa başka bir yazarın siyah mürekkebinden oluşan bir karakter olabilir.


Romanın önemli kirişlerinden biri de karakterin elinde kalan son gerçek şeyin oğlu ile ilişkisi olması. Bu açıdan da bir tür borç ödeme olduğunu düşündürdü bana. Hem baba hem oğul tarafından ödenmemiş bir borcun ağırlığı, çabalayan didinen ancak borcunu bir türlü ödeyemeyen iki Adem. Babaları ölmeden ölemeyen iki adam.


Roman hakkında söylenecek çok şey var ancak üzerimde şiirsel sinemanın etkisine benzer bir etki bıraktığı için  düşüncelerimin birçoğunu kendime saklayacağım. Nisyan benim için Gülsoy'un akıcı kurmacalarının arasında bu kez yukarıdan aşağıya akan bir derinlik sarhoşluğu...


0 yorum:

Yorum Gönder

 
;