Kadın
eldiveni takıp tepsiyi fırından çıkardı. Tezgâhtaki nihalenin üzerine koydu.
Sıcak tavuğu bıçakla parçaladı. Arada sırada sosa bulaşmış parmaklarını yaladı.
Mis gibi olmuştu. Masanın üzerine alelade koyduğu tabakları, çatalları,
bıçakları ve kadehleri özenle yerleştirdi. Salatanın yağını döktü, tuzunu
serpti. Şamdandaki mumları da yaksa mıydı? Biraz daha bekleyecekti. Saate
baktı. Neredeyse gelirdi. Saçındaki havluyu çıkarıp ıslak saçlarını sanki hiç
uğraşmamış da öylece toplayıvermiş gibi göstermek için aynanın karşına geçti. Bir
topladı. Hiç olmadı. İkincide kulak arkaları fazla düzgün duruyordu. Üçte
başardı. Hiç uğraşmamış gibi…
Şarabı
buzdolabından çıkarma vakti gelmişti. Ne çok soğuk ne çok sıcak olmalıydı.
Masaya oturdu. Örtünün kenarında bir leke gördü. Peçeteliği lekenin üstüne
koydu. Bacak bacak üzerine atıp dik oturdu. Sanki kapı dın diyecekti. Şimdi
diyecekti. Şimdi!
Yarım
saat geçti. Aramak istemiyordu. Adam sıkboğaz edilmeyi sevmezdi. Ama tavuk
soğumuştu. Olsun, geldiğinde hemen ısıtıverirdi. Yine de canı sıkıldı.
Televizyonu açtı. Bir film vardı sinema kanallarından birinde. Adamın biri loş bir barda bir masada
oturuyordu. Bar çok kalabalık değildi. Altı yedi kişi vardı. Adam çevresine
tedirgin bakışlar atıyordu. Onun tedirgin bakışları da bardaki diğer adamları
huzursuz ediyor gibiydi. Of ne bunaltıcı durumdu. Kadın mis gibi yemek kokan
evinde huzurla otururken şu adamın bulunduğu durum ne fenaydı. Adam arada
sırada birasını yudumluyor ve saatine bakıyordu. Belli ki birini bekliyordu.
Uzun süredir mi bekliyordu acaba? Garson geldi. Adamın boş bardağını dolusuyla
değiştirdi.
Kadın
da kadehine şarap doldurdu. Nerde kalmıştı bu adam? Yıldönümünü evde
kutlamayacaklar mıydı? Evet, böyle kararlaştırmışlardı, emindi. Filmdeki adam
hala saatine bakıyordu. Yakışıklı adamdı. Saçları filan dağınıktı ama hoş bir
görüntüsü vardı. Adam cebinden telefonunu çıkardı. Bir numarayı seçti listeden.
Tam arayacakken, vazgeçti.
Kadın
açlığa daha fazla dayanamadı. Tabağına tavukla biraz salata koydu. Soğuk moğuk
şarapla iyi gidiyordu. Adam eliyle garsona işaret etti. Garson geldi. Adam
kulağına bir şeyler söyledi. Garson başını salladı. Hemen gidip elinde çerez
tabağıyla geri döndü. Adam fıstıkları hızlı hızlı yerken kadın tabağını çoktan
temizlemişti. Peçeteyle ağzını sildi. Yanmayan mumları gördü. Birini kendi için
birini de filmdeki adam için yaktı.
Mumlar
eridi. Kadın şişedeki son yudumu da kadehine doldurdu. Filmdeki adam da o
sırada masasından kalkıp müzik kutusuna doğru yalpalayarak yürüdü. İyice sarhoş
olmuştu. Bir şarkı açtı. Kadınla birlikte dinlediler. Şarkı bitti. Adam bir
daha açtı. Bir daha dinlediler. Üçüncüde adam müzik kutusunun yanında sızdı.
Kadının da başı masaya düştü. Birlikte, sonsuza dek çalacak gibi duran şarkının
içine uykuyla gömüldüler.
0 yorum:
Yorum Gönder