23 Nisan 2014 Çarşamba

Mutluluk Oyunu


           Mutfaktaki küçük masaya dördü birden sıkışmış, o zamanki bana göre korkutucu miktarda kahve ve sigara içiyorlardı. Leyla Teyze'nin sesi sigaradan mı yoksa doğuştan mı bilmem kısık ve çatallıydı. Taner Amca'nınsa tam tersine gür ve tok bir sesi vardı. Bu ikili konuşurken annemle babamın nedenini hiçbir zaman tam olarak kestiremediğim tartışmalarına kulak asmazdım. Hepsi bir anda konuşurdu ama ben yalnızca Taner Amca'yı duyardım. Gece yarısı olunca beni, kardeşimi ve Leyla Teyzelerin iki oğlunu bir odaya tıkıp uyumaya bırakmışlardı. Diğerleri uyudu, ben uyumadım. Leyla Teyze annemle babamın tartışmalarında hep babamı haklı bulurdu. Taner Amca'ysa taraf tutmazdı. Bu yüzden bana hep annem yalnız kalır gibi gelirdi. Coşkulu bir tartışmanın ardından hepsi sustu. Odayı hemen çocukların uyku sesleri doldurdu. Sonra da annemin cılız sesi...“Siz nasıl başarıyorsunuz Taner? Nasıl katlanıyorsunuz bunca şeye?” Yine sessizlik... Ardından kibritin kutuya sürtünmesi ve annemin sesi gibi bir alev. “Bunları biz de yaşıyoruz ama ipler böylesine gerildiğinde mutluluk oyunu oynuyoruz.” dedi Taner Amca ve cümlesini açıklayamadan bizim odaya gelmek zorunda kaldı. Küçük oğlu çığlık çığlığa ağlamaya başlamıştı. Uyumadığımı gördü. Bana göz kırpıp oğluyla ilgilendi. Oğlunu sakinleştirip kapıya yöneldiğinde dayanamadım, sordum. “Nasıl oynuyorsunuz mutluluk oyununu Taner Amca?”. “Şimdi uyu sonra anlatırım”, dedi.

            Ben uyudum ama o hiçbir zaman anlatmadı. Onların konuşmalarından evliliğin nasıl bir şey olduğunu anlamaya çalışan ben şimdi evliliğin tam ortasındaydım. Hala anlamaya çalışıyordum üstelik. Sessiz ve sıkıcı, o zamanki gibi kahve-sigara-mutfak masası dostluklarının olmadığı akşamlardan birindeydim. Emre yemeğe gelmeyeceğini söylediği için yemek de yapmamıştım. Öylesine bir şeyler atıştırıp kanepeye uzanmış televizyonun karşısında vakit geçiriyordum. Emre'nin nerede ve kimlerle olduğunu merak etmiyordum diyemem ama çok da umursamıyordum. Evlilik umursamazlığın devamlı büyüdüğü bir bahçeydi belki de.  Umursamazlığın, unutkanlığın ve alışkanlığın... Onlar devamlı büyür sen televizyonun karşısındaki kanepede gitgide küçülürdün. Görüntünün yuvarlak bulanıklıklara dönüştüğü, uykunun zihnime akmaya başladığı anda telefonun sesiyle ayıldım. Gelirken bir şey alayım mı, diye soracaktı herhalde Emre. Telefonu açtım. Arayan Yavuz'du. Taner Amca'nın küçük oğlu... “Babamı kaybettik”, dedi.

            Yıllardır görüşmüyorduk Leyla Teyzelerle. Cenazeye gitmedim. Yalnızca telefondan baş sağlığı diledim. Annem çok kızdı. Babam pek aldırmadı. Cenazeden sonraki günlerde rüyamda sürekli Taner Amca'yı görüyordum. Onca rüyadan yalnız bir tanesi tüm parlaklığıyla aklımdaydı. Leyla Teyzelerin balkonundan görülen Büyük Venedik Oteli'nin lobisindeyiz. Masada akşamki yemek için hazırlanmış tabaklar, bardaklar, çatal bıçaklar var. Taner Amca koyu bir kahve içiyor. Ben de kuşburnuna benzer bir çay. “Evet artık hazırız. Şimdi seni dinliyorum.”, diyorum. Taner Amca sigarasını yakıyor. Kahvesinden bir yudum alıyor. Ben de çayımdan. “İşte sen bu çayı içerken ben yalnızca senin bardağa değen dudaklarını, dudaklarının arasından geçip boğazından akan sıcak kuşburnunu düşünüyorum. Ha kuşburnu ha ben!”. “Bu kadar mı? Bu mu yani mutluluk oyunu?” diyorum hayal kırıklığıyla. “Hayır, oyun değil bu!”, diyor “Sadece mutluluk.”

            Bu rüyalar yetmiyordu. Benim gerçek bir oyuna ihtiyacım vardı. Aylarca Yavuz'un tekrar aramasını ve babam sana bir mektup bırakmış, demesini bekledim. O mektubu almaya gidecektim. Büyük Venedik Oteli'nin lobisinde parlak tabakların, bardakların, çatal ve bıçakların bir tanım gibi öylece durduğu masada mektubu okuyacaktım. İçinde, her unuttuğumda açıp bakacağım, mutluluk oyununun tarifi olacaktı. Neredeyse bir yemek tarifi gibi, içindekiler, yapılışı ve afiyet olsun. Hepsi olacaktı.

            Yavuz hiç aramadı. Ben de beklemekten vazgeçtim. Şimdi soranlara, ipler gerildiğinde mutluluk oyunu oynuyoruz, diyorum.

1 yorum:

sarin dedi ki...

'onlar devamlı büyür ve sen kanepede küçülürdün'

çok beğendim.

Yorum Gönder

 
;