27 Mart 2010 Cumartesi

SON KULLANMA TARİHİ

--“Ekmek arası yiyorum şimdi. Kahvaltıdan kalkalı iki saat oldu. Uzmanlar diyor ki az yeyin sık yeyin. Bunu deniyorum ben de bu aralar. Annem olsa kızardı. Atıştırıp durma yemekten önce diye.
Strestenmiş baş ağrılarım. Hemen bir koca bulmalıymışım kendime. Yeni doktorlar daha ciddiyetsiz eskilerine göre. İki kez sara nöbeti gibi bir baş ağrısı geçirmişim. Hatırlıyorum. Saçlarımı çekiştire çekiştire, ağlaya ağlaya geçirmiştim o saatleri. Baş ağrısı…Bir hastalık için fazla arabesk bu isim. Sinüzit, farenjit gibi değil mesela. Antidepresan verdi sevgili ciddiyetsiz doktorum. İki ay kullan dedi. İki ay başka biri olacağım yani. Dikkatsiz, sorumsuz ve baş ağrısız.
Anlamıyorlar beni Murat. Farkına varmıyorlar ışığın gözlerimi yorduğunun. Israrla güneşe çıkarıyorlar beni. Çalış diyorlar. Çalış! Kurtulmaya çalış! İstemediğimi de anlatamıyorum bir türlü. Bambaşkayım artık. Yetersiz ve dengesizim. Şu cümleleri bile toparlayamamak nasıl utanç verici anlatamam.”--

Niye söylemedin daha önce baş ağrıların olduğunu? Sebebi ben olduğum için mi yoksa? Biliyorum Canan, biliyorum. Kalabalıklar yoruyor insanı. Ama dinlenmek için de hep yorulmak gerekiyor.
Çok değiştim ben Canan. Önceki Murat’tan eser kalmadı. Acıma duyumu yitirdim. Gülüp geçiyorum her şeye.
Hani çok sevdiğim bir vazo vardı, hatırladın mı? Küçük Bahar’ın aldığı. Geçen akşam sinirlenip balkondan aşağı fırlattım. Bahar’ın gözleri ışıldıyor o vazoda çünkü. Bahar’ın gözleri artık yok çünkü. Bahar hastalığa mağlup oldu çünkü!
Burası yağmurlu. Toprak kokusu beni çileden çıkarıyor. Bahar’ı hapseden toprak bana acı veriyor artık. Bu aralar sadece kendimle savaşıyorum. Kendim ve ben çatışıyoruz sürekli. Uzlaşmak çok zor ve gereksiz geliyor biliyor musun? Belki benim de vardır baş ağrılarım. Ama hiç hissetmiyorum. Sarhoşum çünkü. Son birkaç gündür yalnızca sarhoşum.
Bahçedeki portakal ağacını kestim geçenlerde. Her şeyim tamam da bir c vitaminim eksik sanki! İhtiyacım yok artık meyvelere filan. Zaten Cihan teyzeyle her gün kavga eder oldum. Evin badanası gelmişmiş. Konu komşuya rezil oluyormuşuz. Sokaktaki en kötü bina bizimkisiymiş. İki katlı küçücük bir apartman işte, ne gerek var bu kadar özenmeye anlamıyorum.
İyi değilim Canan! Hiç iyi değilim. Ruhum vücudumdan daha hasta. İşlerim de iyi gitmiyor. Editörle tartıştım geçen hafta. Eskilerde kalmışım. Öyle diyor. Oysa bende eskiye dair bir şey kalmadı.
Yakın geçmişi anlatıyorum sadece fark ettiysen. Şarkıları da bıraktım, gitar çalmayı da. Bütün bunları sana niye söylüyorum bilmiyorum. Belki de serpiştiriyorum sözcükleri öylesine. Beni yanlış anla istiyorum. Ya da hiç anlama…Vazgeç benle tanışık olmaktan. Cevap da yazmayacaktım aslında. Saygım, sevgim değişmemiş zannedersem. Zaman onları etkilememiş ki istemsiz olarak oynuyor kalemle parmaklarım.
Niye değiştiğimi bilmek isteyeceksin biliyorum. Meraklanacaksın. Ben de çok merak ediyorum neden değiştiğimi. İnan bana! Kızma ne olur Canan! Senin beni düşündüğün kadar aklıma getirmiyorum seni biliyorum. Ama elimde değil. Şiddetten uzak yaşayayım istiyorum. Şiddetle sevmeyeyim seni diyorum. Seni düşünüyorum ama bunu söylerken. Neyse…Unut yani beni. Boş verilmiş olmak istiyorum senin tarafından.
Son kullanma tarihim geliyor galiba. O gelmeden ben gideyim diyorum. Kaçayım. Bir hafta sonra taşınıyorum bu evden. Korkularımı ve son halimi burada bırakıp defolup gideceğim.
Öykülerimi ilk okuduğunda, hayatımın içine kadar gireceğini tahmin edebilmiş miydin? Beni yalnızca kağıtlarda yaşamayacağına inanmış mıydın? Gelen mektuplar arasında nasıl da fark ettirmiştin kendini. “ Hayatımın geri kalanına sizsiz devam etmek acı verir bana! Ne olur hep yazın. Düşlerimin pembe dizilerine kadar girdi küçük yaşamlarınız. Acaba beni de yaşayıp yazar mıydınız?”
Ben seni yaşadım Canan. Ve yazma vaktim geldi. İnan seni fazlasıyla yaşadım ve bitirdim. Üzgünüm. Çok üzgünüm. Bu kadarına yetti yüreğim. Cesur değilim bilirsin beni. Yüreksizim. Affet!
Kapı çalıyor. Galiba okur mektupları geldi. Biliyor musun biriyle tanıştım. Adı Şule. Geçenlerde mektup yazmış. Şöyle diyor: “ Hayatımın geri kalanına…

0 yorum:

Yorum Gönder

 
;